Çiçek gönder Çiçekçi Çiçekçiler Çiçekçilik Çiçekçiler telefonu Çiçekçiler sitesi, cicekcilik,cicekci,Açık çiçekçi,Tel:05357292994,02164572018: 05/01/2009 - 06/01/2009

Cuma

Ucuz cicek,ucuz cicekci

Çiçek siparişi,çiçek gönder,çiçek yolla,çiçek al,




Çiçekçi 24 saat Telefon : 0216 4572018 ''çiçek siparişi'' hattı


çiçekçi telefonları, ankara çiçek siparişi, çiçek gönderimi, internetten çiçek siparişi,
istanbul çiçekçi, online çiçekçi, yurtdışı çiçek, çiçekçi ankara, çiçekçi izmir, çiçekçi bursa, çiçekçi antalya, çiçekçi gebze, ucuz çiçekçi, sabuncakis çiçek gönder,

UCUZ ÇİÇEK,UCUZ ÇİÇEKÇİ,UCUZ ÇİÇEKCİ,UCUZ ÇİÇEKÇİLER,

Çiçek siparişi, çiçek gönder, çiçek yolla, çiçek al,

Çiçekçi 24 saat Telefon : 0216 4572018 ''çiçek siparişi'' hattı


çiçekçi telefonları, ankara çiçek siparişi, çiçek gönderimi, internetten çiçek siparişi,
istanbul çiçekçi, online çiçekçi, yurtdışı çiçek, çiçekçi ankara, çiçekçi izmir, çiçekçi bursa, çiçekçi antalya,
çiçekçi gebze, ucuz çiçekçi, sabuncakis çiçek gönder,








Genel bilgi:::::::


Trabzon'un kuruluşu M. Ö. 2000 yıllarına inmektedir. Erzurum dan geçen ve İran sınırına varan, Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan tarihi İpek Yolunun başlangıcında kurulan Trabzon şehrinin ilk kurucularının Ortaasya ve Kafkaslardan bölgeye gelen Turani kavimlerden Marlar, Tibarenler ve Moskların olduğu tarih kitaplarında yer almaktadır.

Trabzon'un kuruluşundan itibaren geçirdiği devreler şöyle sıralanabilir.

I. Devir: Kuruluşundan serbest şehir oluncaya kadar geçen devir (M. Ö. 2000-M. Ö. 750).

Bu devir karanlık geçen bir devirdir. Bahçecik mevkiinde bulunan bazı kalıntılar bize bu bölgeye ilk defa Kafkasya'dan Mosklar, Tibarenler ve Marların gelerek tarım ve balıkçılık ile meşgul olduklarını bildirmektedir. Orta Asya'da ve Orta doğu'dan gelen ticaret yollarının denize ulaştığı yer olan Trabzon'un ticari ve stratejik önemi bu dönemde de Ege kıyıları halkınca biliniyordu.

Efsane olmakla birlikte meşhur Argonatlar Seferi bunu gösterir. "Colehide-Kolşit" denilen şimdiki Gürcistan'ın bir kısmını ve oradan batıya doğru Trabzon'a kadar uzanan sahili içine alan mıntıkanın ormanlarının zenginliği ve dağlardaki madenler daha o zamanlarda meşhurdu. Milattan çok önce geçtiği sanılan seferin gayesi Kolsşit'te asılı olduğu dilden dile dolaşan bir altın postu elde etmekti. "Altın post" un bu bölgenin zenginliğinden kinaye olduğu söylenir. Her halde buraların servetine alâmetti. Bazı rivayetlere göre madencilik sanatı bu bölgede oturan bir kavim tarafından bulunmuştur.

II. Devir: Serbest Şehir Devri (M. Ö. 750 M. S. 50).

Bu devir M. Ö. 8. Yüzyıl ortalarından Miladın ilk yüzyılı ortalarına kadar süren devirdir. Bu devirde M. Ö. 756 yılında Sinop'tan kolonizatör Miletliler Trabzon'a gelmişlerdi. Zamanlarının en iyi denizci ve tüccarları olan bu kolönizatörler aslen iyonya'nın en önemli merkezlerinden Milet şehrindendirler. Buna nisbeten Miletliler veya Mileliler diye tanınırlar.

Ege kıyılarından kalkıp boğazları aşarak Karadeniz'e çıkan ve herşeyden önce ticaret fikriyle hareket ettikleri söylenen Miletliler ilkin M. Ö. 785 yılında savaşla Sinop'u'ele geçirmişlerdir. Tabii limanıyla Sinop Şehri bu insanların merkezi olmuş ve oradan Karadeniz'in her tarafına, alışverişe elverişli buldukları noktalara yayılmış ve yerleşmişlerdir.

Miletliler, Sinop'u elde ettikten 29 yıl sonra Ordu ve Giresun ile birlikte, kendilerinden önce var olan Trabzon'a da gelmişler ve ne şekilde olduğu bilinmeyen bir surette yerleşmişlerdir.

Şehirden ilk bahseden, M. Ö. 400 yılında Onbinlerin bakiyesi olan sekizbin küsür kişilik ordu ile Trabzon'a gelen Yunanlı komutan ve filozof Ksenefon'dur. Şehir O'nun zamanında Sinop'a belli bir vergi ödüyordu. Onbinler Trabzon'da kendi dilini konuşan Sinop'a mensup Miletlileri buldular. Bir ay kadar Trabzon'a misafir kaldıktan sonra memleketlerine deniz yoluyla ulaşmak istediler. Ancak, Trabzonluların gemilerinin önemli bir kısmı seferde olduğu için ordunun yanlızca bir kısmının Trabzonluların yelkenleriyle denizden, diğer kısmının ise karadan yollarına devam ettiği kaydediliyor.

Miletliler, Trabzon'dan Asya'nın göbeğine ve Ortadoğuya ulaşan ticaret yolları üzerinden akan alışveriş hareketlerinin bağlanıp çözüldüğü Trabzon'da çok büyük servetler elde etmişler ve merkezleri olan Sinop'u her sahada geride brakmışlardı. Trabzonluların yüzlerce parçalık gemileri gelen ve giden ticaret emtiasını Karadeniz'in her tarafına ve boğazları aşarak Ege kıyılarına taşıyordu.

M. S. birinci yüzyılın ortalarına kadar, bazı sarsıntılarla birlikte devam eden bu serbest şehir dönemi Roma hakimiyeti takip etti.

III. Devir: Roma Devri (50-395)

Romalılar, diğer Yunan sömürgelerine yaptıkları gibi Trabzon'a da "Serbest Şehir" ünvanı ve imtiyazını bırakmışlardı. Trabzon Romalılar için doğuda bir üs ve iaşe merkezi halini almıştı. Karadeniz'deki Yunan sömürgelerinin merkezi olan Sinop, Roma döneminin başında önemini kaybetmişti. Trabzon ise giderek güç kazanmış ve Karadeniz'in en işlek iskelesi, en canlı ticaret merkezi haline gelmişti.

Romalılar Trabzon'a konumundan dolayı özel önem veriyorlardı. Roma imparatoru Adrian M. S. birinci yüzyılda şimdiki Kalepark / Güzelhisar'ın denize doğru uzanan kayaların altını oydurarak bir liman yaptırmıştı. Osmanlı devrine kadar işe yarar halde kalmış olan bu liman sonraları kumla dolmuş ve kullanılmaz hale gelmiştir.

Latince Bella Castron limanı olarak anılan bu liman, Avrupa-Asya ve Ortadoğu ticaretinde çok önemli bir yere sahipti. İçten veya denizden gelen transit emtia deve ve gemilerden, limanın tam üstündeki etrafı surla çevrili olan ve zamanına göre umumi mağaza mahiyetinde olan bu antrepoya boşaltılır, içeriye veya taşraya gidecek olan emtia dahi oradan yüklenirdi. Burası Avrupa'dan Asya'nın ortalarına kadar ulaşan tarihi ipek yolunun deniz ucundaki basamağında kurulan bugünkü manasıyla bir serbest bölge idi.

Trabzon'un asıl şehirden bir buçuk iki kilometre doğuda bulunan bu transit limandan başka dahili ticarete mahsus bir limanı daha vardı. Bu ikinci liman şehrin denize paralel giden kale duvarının önünde ve bugünkü moloz mevkiinde idi. Doğu taraftan şehir surlarının denize uzatılmış bir kolu ve bir kulesi tarafından korunan Moloz Limanı son yıllara kadar ayakta kalabilmiş, ancak sahil yolunun açılmasıyla birlikte kalıntılarının önemli bir kısmı yok olmuştur.

Bundan sonra Trabzon ve Doğu Karadeniz Bizanslılar ile Müslümanlar arasında el değiştirdi. 733 yılında Müslümanlar bölgede yeniden hakim olmuşlarsa da bu durum uzun sürmedi ve Trabzon 739 yılında Bizanslılar tarafından geri alındı. Ancak şehir surların dışında Müslümanların hakimiyeti uzun yıllar devam etti.

Bizanslılar devrinde Trabzon Irak'ın da iskelesi idi. Abbasiler ilk devirlerde İstanbul'dan Müslümanlara satılmak üzere ticaret eşyasının gönderildiği başlıca liman Trabzon'du. O zamanlarda Trabzon'da daimi sürette oturan Müslüman tacirler vardı. Karadeniz'e Araplarca "Bahr-i
Tirabizanda" denilmesi de Trabzon'un o dönemdeki önemini göstermektedir.






















MISIR EKMEĞİ

Yöresel yiyeceklerin temelinde genellikle mısır ve mısır unu bulunmaktadır. Bunun böyle olması da tabiidir. Eskiden anbarda mısır oldu mu korkacak bir şey yoktu. Evde her zaman ekmek varsa yiyecek de var demekti.
Mısır ekmeği pişirmenin iki safhası bulunmaktadır. Bir; ekmeğin piş irileceği plekiyi bu işe hazırlamak, ikincisi de ekmek hamurunu yoğurmak.
Plekiler üç kiloluktan altı kiloluğa kadar küçükten büyüiğe doğru sıralanır. Diyelimki üç kiloluk plekide ekmek yapmaya karar verdik: Tok bir ateş yakar, ateşin iki yanına demir ayakları koyarız, plekiyi ağzı aşağı olarak bu demirleıin üzerine yerleştiririz.
Ateş plekiyi iyice kızdırırken bol köz ve kül de bırakır. Bu arada ekmek hamurunu sıcak su ile yoğurmak için yanan ateşin kenarına bir güğüm su konur.
Pleki ateşin Üzerinde pişedursun, biz diğer yandan ekmek hamurunu hazırlarız. En eskilerde ekmek teknesi ağaçtandı ve çekme olarak yapılırdı. Anbardan üç kiloluk un alarak ekmek teknesine elekleıiz. Tuz kalın olduğundan bir kapa konur ve sıcak su ile temizlendikten sonra eritilerek teknedeki unun ortasına dökülür, yeteri kadar da el yakan sıcak su ilave edilir ve hamur iyice yoğrulur. Bu arada sıcak su eli yakar ve hamur parmaklara yapışır. Bunun için hamuru yoğuran kadın, yanında bir sahanla bir miktar soğuk su alır ve zaman zaman elini bu soğuk suya batırarak ve parmaklardan temizliyerek işini tamamlar.
Yoğurma işi bitince hamur yuvarlak hale getirilir ve tekneye konan bir tutam un üzerine gezdiriliı. Bu unlar hamunın plekiye yapış masım önler. Ekmek hamuruna bir miktar şeker, bir miktar balli lobya unu, bir miktar zeytinyağı koymak ekmeğe tad verir. Süt ve yumurta da konabilir. Hamur tarif edildiği gibi yoğrulduktan sonra sıra pişirmeye gelmiştir. Şimdi de ekmeğin pişiıilmesini görelim.
Pleki, iyice piştiğine emin olunduktan sonra (Pişmiş plekinin üzerine bırakılan bir damla su hemen buharlaş ir) bir kukari ve bir parça paçavra yardımıyla ateş in üzerinden alınır ve yana çekilir. Hazırlanan hamur sıcak olan plekiye yerleştirilir ve çevirme ekmek yapilacaksa pleki paçavra ile dildendirilir, içindeki hamur elin ayasına alınarak plekiye ters konur. Böylece yapışmayı önleyen un da görevini yapmıştır. Ateşteki közler ve küller kenara çekilerek pleki, alttan da kızmış olan ocak taşının üzerine sürülür ve üzeri bir sacla kapatılarak, sac üzerine hafif bir ateş yakilır. Aıtan küller ve közlerle plekinin çevresi çepeçevıe sanlır. Böylece plekideki ekmek alttan, üstten ve yanlardan yavaş yavaş pişer. Üstten kızarmışsa pişmiş demektir. Iyi bir usta, ateşi ustalikla yakarak olduğu gib bırakır ve ekmeğin pişip pişmediğini kontrol etmeye gerek görmez.
Sıcak ekmek, tereyağı ve minci ile katık edilince bir hoş olur. Aclığı fevkalade giderir ve başka bir şey istemez.


ÇORBALAR
Her yerde birinci yemek olarak alınan sulu çorbalar Rize bölgesinde pek fazla bilinmez. Birinci yemek olarak sofraya gelenler genellikle tava yemekleridir. Bu yemekler sofraya sıcak olarak getirilirler. Turşu kavurması, muhlama ve bunların değişik çeşitleri gibi. Rize'de bazı sulu yemekler "manca" diye adlandınlır. Bunlar çorba türü yemekler olarak mütalaa edilebilirse de umumiyetle tava yemeklerinden sonra ikinci yemek olarak alınırlar. Fasulye mancası, lahana mancası, kabak mancası gibi.


KORKOTO ÇORBASI VEYA AYRAN ÇORBASI
Korkoto : Kırılmış mısır
Malzemeler: İki su bardağı korkoto, Bir su bardağı ayran, İki çorba kaşığı tereyağı
Yapılışı: Önce korkoto suya atılır, ayran ve tuz katılır, tereyağı konup pişirilir. Günümüzde; salça tereyağmda pişirileıek servis yapılırken çorbanın üzerine gezdirilmektedir.


FASULYE (LOBYA) ÇORBASI
Malzemeler: Uç su bardağı kuru fasulye, Domates büyüklüğünde içyağı, Iki baş ortaboy soğan veya soğana karşılık prasa yaprağı
Yapılışı: Once kuru fasulye suda pişirilir. Soğanlar veya prasa yapraklan ayrı bir kapta pembeleşinceye kadar yağda kavrulur, fasülye, içyağı, tuz ve su ilave edilip pişinceye kadar yeniden kaynatılır. Kemik ilave edilirse daha lezzetli olur. Nane katılarak yenir.


HOPİ VEYA HUPI ÇORBASI
Malzemeler: Uç yoğurt kasesi hopi. (İçiyle birlikte kurutulmuş kuru fasulye), bir kaşık tereyağı, Bir domates büyüklüğünde içyağı, İki baş soğan veya bunun kadar prasa yaprağı
Yapılışı: ince doğranmış soğanlar veya prasa yaprakları yağla kavmlur. Kırılmış fasülye hopileri içine atılarak karıştırılır, su ve tuz ilave edilip piş irilir. Kemik ilave edilerek pişirilirse iyi olur. Nane ve sarmısak ilave edilerek yenir.


KABAK ÇORBASI
Malzemeler: Bir beyaz kabağın dörtte biıi, Bir su bardağı kuru fasülye, Uç çorba kaşığı yağ.
Yapılışı: Kabuğu soyulan kabak kuşbaşı şeklinde doğranır, kazana konup ayrı bir kapta piş erken başka bir kapta pişirilen kuru fasülye, tuz ve yağla birlikte kabağa ilave edilir. Kum fasulye yerine taze fasUlye kullanılabilir. Çorbaya bulgur, arpa veya pirinç ilave edilebilir.


SEBZE YEMEKLERİ
FASULYE TAVALISİ
Malzemeler: Bir kilo taze fasülye, iki baş soğan veya soğan yerine yeteri kadar prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya zeytinyağı
Yapılışı: Bir kilo daneli fasülye kırılarak kazana konur, yeterince pişirildikten sonra bir süzgeçte süzülür. İnce doğranmış soğan veya soğan yerine prasa yaprağı yağda kavrulur. Süzgeçte süzdüğümüz fasülyeler önceden hazırladığımız sarmısak, soğan kavruntusuna ilave edilir; tuzu konulup 10-15 dakika tavada veya kazanda kavrulur, sıcak yenir.


TURŞU KAVURMA VEYA TURŞU TAVALISI
Malzemeler: Bir kilo fasülye turşusu, üç baş soğan veya buna denk prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya buna denk zeytinyağı
Yapılışı: Fasulye turşusu bir gün önceden suya konur, tuzu çıkartılır. Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır. Soğanlar, ay şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile penbeleşinceye kadar kavrulurlar. Daha sonra hazırlanan turşu, tavaya ilave edilir, ezilmiş sarmısak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika kavrulur. Sıcak veya soğuk olarak yenebilir. Eskiden ilk yemek olarak ve mısır ekmeği ile birlikte yeniyordu. Bir lokma ekmek tavaya uzanıyor ve parmaklar yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağıza getiriliyordu. Günümüzde ise turşu kavurma, salata gibi sofraya konulmakta ve iştah açıcı olarak alınmaktadır.


PAZI TAVALISİ VEYA PAZI KAVURMASI
Malzemeler: Dört bağ pazı, üç baş soğan veya buna denk prasa, beş altı diş sarmısak, ki kaşık tereyağı

Yapılışı: Soğanlar halka halka doğranıp yağda kavrulur. Haşlanıp süzülen pazılar sıkılarak yağda kavrulmuş soğana ilave edilir. Ezilmiş sarmısak ve tuz konup 10-15 dakika kavrulur.


TOMARI TAVALISI VEYA KAVURMASI
Tomari sulak yerlerde, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişen otsu bir bitkidir. Yapraklan pazı yaprağı genişliğinde ve pazıdan biraz daha serttir. Tomari kavurması Pazı kavurması gibi yapılmaktadır. Pazı ve tomari karışımı olarak da yapilabılır.


PAZI DOLMASI
Malzemeler: Dört bağ pazı, bir bardak korkoto (Kırılmış Mısır) , iki baş soğan, iki kaşık tereyağı.
Yapılışı: Once pazılar bir kazanda haşlanıp süzülür. Doğranmış soğanlar yağda kavrulur. Daha önce haşlanmış ve süzülmüş pazılar doğranarak kazana ilave edilir, daha önce ıslatılmış korkoto, su ve tuz konur, karabiber katılır, 20 ila 30 dakika pişirilir. Pirinçli ispanak yemeği kıvamında veya biraz daha katı olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.


KARA LAHANA DOLMASI

Malzemeler: Dört bağ lahana, iki baş soğan, bir su bardağı korkoto, iki kaşık tereyağı veya iç yağı.
Yapılışı: Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur. Doğranmış haşlanmış ve süzülmüş lahanalar buna ilave edilir. Suyu, tuzu, ve acı biberi konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir. Suyu tuzu konulurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir. Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konabilir.


LAHANA HAŞLAMASI
Malzemeler: Altı bağ lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kase fasülye, iki kaşık mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir kiloya yakın kemik, bir miktar acı biber (Lav Biberi)
Yapılışı: Lahanalar önce yıkanıp temizlenir. Daha sonra elle bükülerek doğranır, fasülye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve süzlür. Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur. Kazana su koyarak bütün malzeme buna ilave edilir. Tuzu biberi konur, yarım saat pişirilir.
EZME LAHANA VEYA VURMA LAHANA
Malzemeler: Altı bağ kara lahana, bir domates büyüldüğünde içyağı, bir kaşık tereyağı, bir bardak içyağı, bir bardak un, az miktarda acı biber.
Yapılışı: Once, temizlenmiş ve doğranmış lahana ve fasülye ayrı ayrı haşlanır ve süzülürler. Mısır unu dışında bütün malzemeler ve tuz kazana konur, kaynatılmış su ilave edilir ve pişirilir. Suyu bir başka kapa alınıp ezme işine girişilir. Lahanayı ezmek için özel bir kutali (Kepçe uzunluğunda düz yontulmuş ağzı dört parmak kalınlığında ve genişliğinde bir araç) veya kepçe kullanılır ve lahana muhallebi kıvamı alıncaya kadar ezilir. Ezme işi bitince lahanadan daha önce alınmış olan su ve bir miktar mısır unu kazana yavaş yavaş ilave edilir ve 5 ila 10 dakika karıştırılarak kaynatılır. Ezme lahanaya damak zevkine göre tatlı kabağı, taze fasülye, taze mısır veya pazı ilave edilebilir.


LAHANA ROHTIKOSU
Lahana rohtikosu ayrı bir yemek olmayıp ezme lahanadan yapılan bir yiyecektir. Ezme lahanaya ufalanmış mısır ekmeği ve tereyağı katarak kaynatilır. Eğer kavurma konursa daha lezzetli olur.


LAHANA SARMASI VEYA ETLİ LAHANA DOLMASI
Malzemeler: Altı veya yedi bağ kara lahana, üç baş soğan, bir kilo ince kıyılmış et, bir kase korkoto, maydonoz.
Yapılışı: Soğanlar ince ince doğranır. Yeteri kadar tuzla ovulur, ince kıyılmış et, korkoto, maydonoz, tuz, su ilave edilerek dolma içi hazırlanır, daha önce haşlanmış süzülmüş lahanayaprakları ile sarılır. Dolmaların üzerini geçmiyecek kadar su konulup kazanda pişirilir, sıcak servis yapılır. Kazanın en altına kemik konursa daha lezzetli olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.


ISIRGAN YEMEĞİ
Kendiliğinden yetişen ısırgan otundan yapılan yemeğin tarifi Çayeli'nden alınmıştır.
Yapılışı: Taze ısırgan yıkanır, haşlanır ve süzülür. Iki baş kıyılmış soğan bir tencerede bir kaç kaşık yağla kavrulur, salçası ve süzülmüş ısırganlar tencereye konur. Yeterince kaynar su ile iki bardak süt ve tuz ilave edılır. İsteğe göre karabiber de konabilir. Isırgan yemeğinin bazı hastalıldara yararlı olduğu söylenmektedir.


HAMSİ İLE YAPILAN YÖRESEL YEMEKLER
Bu bölümde hamsinin her yerde yapılan ızgarası, tavası ve buğulamasından değil, yöreye özgü hamsili yemeklerden bahsedilecektir. Bunların başlıcaları hamsili ekmek, hamsili plav, hamsi çığırtası, hamsi köftesi ve kiremitte hamsi adları altında yapılan hamsii yiyeceklerdir. Tuzlanarak bir aydan fazla bekletilen hamsi olgunlaşına sardalya veya torik gibi çiğ olarak ta yenebilir. Tuzlu hamsi suya konarak tuzu alınır, kılçığı çıkarılır, limon, maydonoz ve zeytinyağı ile beslenerek güzel bir yiyecek olur. Sofralarımızda salata gibi alınabilir.

HAMSİKOLİ (HAMSİLİ EKMEK)
Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk kuru soğan, Bir bağ prasa yaprağı, bir iri domates büyüklüğünde içyağı, dört bardak mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir avuç nane, iki kase hamsi.

Yapılışı: Önceden suya konmuş hamsiler kılçıklarından ayıklanır. Bütün sebzeler ve içyağı ince ince doğranır, elenmiş un ve kaynar su ilave edilerek karıştırilır ve ekmek hamuru şeklinde hafifçe yoğrularak mısır ekmeği gibi plekide pişirilir. Pişirmeden önce tuzu kontrol edilmelidir. Hamsi ve içyağı kendiliğinden tuzlu olduğundan tuz ayarı buna göre yapılmalıdır. Hamsili ekmeğin hamuruna su yerine kaymaklı süt ve yumurta katılırsa daha da lezzetli olur. Sıcak olarak yenirse daha lezzetlidir.


HAMSİ ÇIGIRTASI
Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli prasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu'da olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı. Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı.
Yapılışı: Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir. Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınliğında veya daha ince yayılarak tavada kızartılir. Çığırta hamuruna köfte biçimi verilerek de kızartılabilir.


HAMSİLİ PİLAV

Hamsili plavın ilk şekli "Hamsili Rasti" yemeğidir. Korkoto, azmiktarda pazı veya prasa yaprağı, kılçığı alınmış tuzlanmış hamsi ile birlikte karış tınhr, yağı konarak kazanda plav gibi ve plav kıvamına gelinceye kadar piş irilir. Hazırlanan malzeme tepsiye konarak pleki veya kuziııada piş irilebilir.
Hanısili Plavın Malzemesi: Bir kilo veya bir tas hamsi. (Taze veya tuzlu hamsi olabilir), dört bardak pirinç, Uç baş soğan, bir avuç nane, Bir buçuk bardak zeytinyağı veya tereyağı.
Yapılışı: Hamsi tuzlu ise suya konur ve tuzu alınır. Taze veya tuzlu olsun önce hamsilerin kılçildan tenıizlenir. Pirinç yıkamp tenıizlenir, hamsi hariç, diğer hazırlannıış malzeme ile karış tınlır, iki bardak pirinc üç bardak su hesabıyla suyu konur. Tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra üzerine hazırlanmış malzeme konur ve en üstünede bir sıra daha hamsi dizilir. Tepsi plekide veya fırında pişirilir. Sıcak veya soğuk olark salatalık veya ayranla yenir.
Bu gün hamsi pilavı baharat, maydonoz , kuş üzümü ile zenginleştirilmektedir. Hamsili pilava, kuş başı doğranmış pateteste konabilir. Genellikle hamsili plav yapılınca başka yemek yapmaya gerek görülmez.


PLEKIDE VEYA KIREMİTİE HAMSİ
Yapılışı: Taze hamsi başları kesilerek temizlenir ve tuzlanır. Bir oluklu kiremit alınarak üzerine kumar yaprağı veya lahana yaprağı serilir. Temizlenmiş hamsi yaprağm üzerine dizilir, üzeri aynı tür yaprakla örtülür ve en üstte bir oluklu kiremit daha konarak ocağa veya ateşe sürülür ve üzerine közler çekilerek pişirilir. Kiremit yerine pleki de kullanılabilir. Kiremite dizilen hamsiler plekiye dizilir, üzeri sacla örtülerek üzerine ateş yakilır ve pişirilir.
HAMSİ KÖFTESİ
Tarifi Çamlıhemşin'den alınmıştır.
Malzemeler: Bir kilo tuzlu hamsi, dört dilim bayat ekmek, üç yumurta, yarım su bardağı mısır unu, karabiber, maydonoz, tuz ve yağ.
Yapılışı: Tuzlu hamsi akşamdan suya konarak tuzu alınır. Kılçığı temizlenek ince ince doğranır. Bayat ekmek hamsilerin üzerine ovulur. Karabiber, yumurta tuz konarak maydanozla birlikte iyice karıştırılıp yoğrulur. Ceviz büyüklüğüne getirilerek tavada kızartılır.
UNLU TAVA YEMEKLERİ
MUHLAMA
Malzemeler: Üç tahta kaşığı mısır unu, üç kaşık tereyağı, bir kase tel veren peynir, İlik SU ve tuz.

Yapılış ı: Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup penbeleş inceye kadar kavrulur. Tavaya ilik su ve peynir ilave edilir. Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafİf ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.
Muhlama tel veren peynirle yapılabileceği gibi hertürlü peynirle veya minci ile de yapılabilir. Peynir ve minci sade olarak da yağda pişirilebilir. (Buna pişirmek yerine ısıtmak demek daha doğru olur). Yağda sade olarak pişirilen peynire peynir muhlaması, yağda sade olarak pişirilen minciye de minci muhlaması denir.
Hemşin yöresinde bir miktar kaymak alınarak tavaya konur, ateş üzerinde kaynatılır, içerisine yavaş yavaş mısır unu ilave edilir. Daha sonra bir miktarda ince ince doğranmış köy peyniri konmak suretiyle sıcak olarak servis yapılır. Bu muhlama şekline adı geçen yöremizde "kaymak muhlaması' denmektedir.
HOŞMER
Malzemeleri: Bir litre kaymaklı süt, bir kase köy peyniri, üç tahta kaşığı mısır unu, yeterince tuz.
Yapılışı: Kaymaklı taze süt süzgeçle süzülerek bir tavaya boşaltılır. Tava ateşe konarak kaynatılmaya bırakılır. Elenmiş mısır unu, kaynayan süte yavaş yavaş ve karıştırılarak ilave edilir. Normal kıvama gelince ince doğranmış köy peyniri ve tuz konur. Peynirin hoşmer içine erimesiyle birlikte sıcak servis yapılır.
Hemşin yöresinde kaymağı alınmış süt içeresine mısır unu karıştırılarak yapılan tava işine "Kotniyar" denmektedir. Kotniyara peynir konmaz.
Hoşmer, muhlama gibi yenir ve yerken yağ tavada göllenir.
HAŞIL
Değişik şekillerde yapılan haşılın Salaha Bölgesinden aldığımız bir tarih aşağıda verilmiştir.
Haşıl, kavut unuyla yapılır. Kavut unu; kavrulmuş kabak çekirdeği, kavrulmuş balli lobya (soya fasulyesi) ve kavrulmuş mısırın değirmende öğütülmesi ile elde edilen bir undur. Tavaya yeter miktarda su ve yeter miktarda kavut unu konarak pişirilirken sürekli karıştırılır. Bir miktar tuz ilave edilir. Pişme işi tamamlanırken yemek de ekmek hamuru kıvamma yaklaşır.
Dikkat edilirse, haşıl yağsız olarak pişirilmektedir. Fakat, yağla yenir.
Haşıl sıcak olarak sofraya almmakta ve ortasına bir kaşık tereyağı konularak
yenmektedir. Haş ila kaşık salan kişi, kaşığmı haşılin ortasındaki tereyağına bandırır.
Ortadaki yağ bitince aynı yere yoğurt dökülür ve yemeye devam edilir. Haş il
hangi tavada pişmişse o tava ile sofraya gelir ve servis yapılmaz.

Ikizdere'den aldığınıız bir örnek de şöyle:
Malzemeleri: Mısır unu, tereyağı, su, süt veya yoğurt.
Hazırlanışı: Mısır unu suya karıştırılarak pişirilir. İyice pişen bu karışıma bol miktarda tereyağı kanştırılır, pişimıe işine devam edilir. Çok katı bir kıvama gelen yemek bir miktar soğumaya bırakılır. Birazcık soğuduktan sonra üzerine süt veya yoğurt dökülerek yenir.
ÇUMUR
Malzemeler: Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve mıncı.
Hazırlanışı: Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır.
İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci (Lor) katılarak karıştırılır. Mısır
ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir.
Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanm içine ufaltilıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın ekmeğe nufuz etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek elde edilmiş olur.
PEKMEZLE YAPILAN UNLU YEMEKLER
TERMONI
Termoni Yemeğinin Malzemesi: Bir buçuk bardak halli fasulye, bir buçuk bardak renkli fasulye, bir bardak buğday unu, bir buçuk bardak armut pekmezi, bir çay bardağı şeker
Yapılışı: Balli fasulye dört bardak su ile biraz pişirilir. Renkli fasulye dört bardak su ilavesiyle kazana konur ve ikisi birlikte pişinceye kadar kaynatılır. Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave edilerek su kaynaymcaya kadar ısıtılır ve buğday unu sulandınlarak kazana ilave edilir. Bir miktar yeniden kaynadıktan
sonra da pekmezi, şekeri ve tuzu konularak beş dakika daha pişirilir. Kaselere konarak ilik veya soğuk olarak yenebilir.
Bu yemek zenginleş tirilerek de yapılabilir. Bu takdirde yemeğe bir buçuk bardak taze mısır, bir çay bardağı bulgur, bir çay bardağı pirinç, bir avuç karalahana ilave edilir. Armut pekmezi yerine üzüm pekmezi veya taze şıra da konabilir.
EKŞAŞİ
Malzemeler: Iki bardak renkli veya beyaz fasulye, bir bardak buğday unu, bir buçuk bardak armut pekmezi, bir çay bardağı pirinç, bir çay bardağı şeker.
Yapılışı: Fasulyeler dört baıtlak su ile birlikte pişirilir. Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave edilerek ve yeniden kaynatılarak pirinci konur, buğday unu sulandınlarak kazana ilave edilir. Yeniden kanatılarak pekmezi, şekeri, ve tuzu konur ve yeniden beş dakika karıştırılarak piş irilir. Kaselere boşaltılarak yenir.
PEKMEZLİ ASUDE
Yapılışı: Bir kaşık tereyağı orta bir tavada eritilir, bir başka kapta bir su bardağı pekmez ılık su ile açılarak tavada erimiş yağa ilave edilir. Bu şerbet üzerine bir elle yavaş yavaş mısır unu dökerken diğer elle bu un, bir tahta kaşıkla sürekli karıştırılır. Muhlama kıvamına gelinciye kadar bu işlem sürdürülür.
Çok az bir tuz ilave edilerek servis yapılır.
BÖREK VE HAMUR İŞİ TATLILAR
LAZ BÖREĞİ
Malzemeler: Beş yumurta, yedi su bardağı süt, beş kaşık tereyağı, bir buçuk su bardağı şeker, bir buçuk kahve fincanı nişasta, bir buçuk kahve fincanı pirinç unu, alabildiği kadar buğday unu, tuz.
Yapılışı: Bir kase su, iki kaşık tereyağı, bir yumurta sarısı, az tuz, bir iki damla zeytinyağı ve alabildiğince un katılarak yoğrulur ve ondört parçaya bölünür. Bu ondört parça ile laz böreğinin on dört yufkası açılır.
Yapraklar arasına konacak muhallebinirı yapılışı: Süt ve şeker kaynatildıktan sonra az tuz konur, ayrı bir kapta pirinç unu veya nişasta, dört yumurta sarısı, bir bardak soğuk su ile iyice çırpılır, kaynayan süte karıştırılarak ilave edilir. Piştikten sonra bir tutam karabiber serpilir.
Yedi hamur tek tek açılır ve her bir yaprağına tereyağı sürülerek tepsiye dizilir, üzerine önceden hazırlanmış olan muhallebi soğuk olarak dökülür. Geriye kalan yedi hamurda tek tek açılarak ve tereyağı süıiilerek muhallebinin üzerine dizilir. Arzu edilen şekilde kesilir, üzerine tereyağı gezdirilerek fırına verilir.
Bir buçuk bardak şeker, bir bardak su ile hazırlanan ilik şurup, fırından çıkan böreğin üzerine dökülür. Fındık veya cevizle süslendikten sonra ılık olarak servis yapılır.


ENIŞTE LOKUMU
Eskiden kaynanaların damatlan için yaptıkları ve kızlarını her ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek kalorili bir pasta türüdür. Çokca yapılan bu lokunılar, gelin tarafmdan koca evi halkına birer ikişer dağıtırdı ve bir ihtimal utanıp da yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi.
Malzemeler: Uç su bardağı tereyağı (Margaıin de olabilir), üç su bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu, yanm çorba kaşığı kaıbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz
Yapıhşı: Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker eriyinceye kadar çnpilır. Şeker yağ içine erimediğinden eritilmiş ilik yağ bu karış ima sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna karbonat katıp karıştırarak yağh karış ima katılır ve alabildiğince un konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak avuç arasında yuvarlayıp uzatilarak lokum şekli verilir. Yağlanmış tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z) şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Plekide ekmek pişirir gibi üzerine sac örtülerek veya kuzinada orta hararette pişirilir.


KABAK SÜTLACI
Malzemeler: Ortaboy bir taze siyah kabak, bir buçuk kilo süt, bir su bardağı şeker, tuz.
Yapılışı: Kabak parçalara bölünüp kabukları soyulur, küçük küçük doğranıp suyla pişirilir. Kepçe ile iyice ezilerek süt, şeker ve tuz ilave edilir, on dakika kadar pişirilir, sahanlara veya taslara boşaltılarak soğuk veya sıcak yenebilir.


PEKMEZLI KABAK
Büyük pekmez tavasmda pekmez yapılacak şıra satlerce kaynatılır, bu-harlaş arak ş ıra siner ve tatlanmaya baş lar. Artık pekmez olması ıçın yarım saat kadar bir zaman kalmış tır. işte o zaman daha önce beyaz tatlı kabağmdan hazırlanmış olan kabak felileıi (Uzunluğuna kesilmiş bir kabağm ikiye üçe ayrılmış panalan) pekmez tavasına atılır. Kabaldar tatlilaşmakta olan şıra ile birlikte pış er, giderek kahve rengi bir renk alarak tadlaş ir. Uzun saplı bir süzgeçle pekmez tavasmdan toplanır. Sıcak veya soğuk olarak yenebilirler.


PEPEÇURA
Malzemeler: Uç kilo siyah kokulu üzüm, bir su bardağı mısır unu, tuz. Az bir miktar buğday unu katılması iyi olur.
Yapılışı:Üzümler ezilir, şırası alınır. Gerekirse üzümlerin posası az bir suda pişirilerek posada kalan öz de alnmış olur. Bir kazana koyduğumuz ve kaynar hale getirdiğimiz üzüm suyuna un, yavaş yavaş yedirilir, gerekirse şeker ilave edilir. Muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Sahanlara taslara konup soguk olarak ikram edilir. Bir kaç gün hatta daha fazla bekletmek daha makbuldur. Küflenmeye başlamış olmak bekleme süresini belirler.
Pepeçura, pekmez için hazırlanan şımdan bir miktar ayrılarak da yapılabilir

St.Anna (Küçük Ayvasıl) Kilisesi:
Çarşı mahallesinde ve kentin merkezinde bulunan yapı, Trabzonda ayakta kalabilen en eski kilise yapısıdır. 7.yy.da inşa edilmiş, 9.yy.da onarım geçirmiştir.Üç apsisli bazilikal planlı küçük boyutlu bir kilisedir. İç duvarlarındaki fresklerin çoğu tahrip olmuştur. Güneydeki giriş kapısının üzerinde Roma dönemine ait kapartmalı mermer bir levha bulunmaktadır. Sütün başlıkları iyon tarzında olup çatısı kiremitle örtülmüştür. 1999 yılında Valilikce restore edilmiştir.

St.john Kilisesi :
Hızırbey mahallesinde Kaledibi ilköğretim okulunun yanında ve müştemiliyatındadır.13.yy. başında inşa edilmiş,19,yy.lın ortalarında onarılmış son ve etraflı onarımını 1998 yılında ğeçirerek günümüzde çok amaçlı salon olarak kullanılmaktadır.
Cephanelik :
İrene kulesi veya Fatih kulesi olarak bilinen ve kitabesi olmadığından dolayı hakkında Çiftçi, ürettiği fındığı Fisko Birlik'e, çayı Çay-Kur’a verip kurtulmayı düşünüyor. Bence çiftçilerimizin kooperatifleşmeyi öğrenmesi lazım.

Trabzon, bir eğitim ve kültür merkezidir. İnsanlarımızın eğitim düzeyi oldukça yüksektir. Bu yönüyle civar illerimizden oldukça farklı bir özelliğe sahiptir. İlimizde günlük yayın yapan 6 yerel gazete, 5 tane de yerel TV mevcuttur.

EĞİTİM VE KÜLTÜR MERKEZİ TRABZON

"Trabzon, Doğu Karadeniz’in en gelişmiş illerindendir. Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesini sağlamıştır. Hala da gelişimini sürdüren ve bu konuda daima ileriye giden bir ilimizdir." Trabzon’un bir eğitim ve kültür merkezi olduğunu ifade eden Vali Hüseyin Yavuzdemir, “Trabzon’da insanlarımızın eğitim düzeyi oldukça yüksektir. Civar illerimizden bu yönüyle oldukça farklıdır. İlimizde günlük yayın yapan 6 yerel gazete, 5 tane yerel TV mevcut. Sanayi yönüyle de Doğu Karadeniz'deki illere göre Trabzon daha gelişmiştir. Arsin’de bulunan 1. Organize Sanayi Bölgemizde 52 civarında küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşu vardır. Trabzon’da, tarımsal ürün olarak; çay, fındık gibi ürünler yetiştiriliyor. Bunun dışında Vakfıkebir ve Beşikdüzü ilçelerinde de 2. ve 3. Organize Sanayi Bölgesinin yapımı devam ediyor.” dedi. Vali Hüseyin Yavuzdemir Trabzon’la ilgili olarak gazetemize şu açıklamalarda bulundu:


1898 Eğitim Bakanlığı Raporuna (Maarif Salnamesi) göre Trabzon'un üç kütüphanesinde 1500 kitap varken, Gümüşhanevi Ahmet Ziyaüddin Efendi tarafından Of'ta kurulan Hacı Ahmet Kütüphanesi'nde 800 kitap olduğu bildiriliyor. 1914 yılına ait İstanbul Şeyhülislamlık arşivlerinde Of'ta 69 medrese olduğu kaydedilmiş. Arşive göre Of'ta 69 müderris, 1490 öğrenci bulunuyormuş. Tüm bunlar ilme verilen değerin seviyesini gösteriyor. Of, çok eskiden beri dini ilimler sahasında oldukça önemli bir yere sahip. Bu önemini günümüzde hala koruyor. Medreselerinde yetişen öğrenciler Türkiye'nin dört bir yanına dağılarak öğrendiklerini öğretmeye çalışmışlar. Osmanlıların son zamanlarındaki en büyük camileri olan Yenicami, Fatih, Sultanahmet gibi kutsal mekanlarda Oflu hocalar imamlık yapmışlar, dersler vermişler, kitaplıklar kurmuşlar. Günümüzde de Oflu lakabıyla bilinen hocalar var. İlginçtir, Hıristiyan Rumlar zamanında da pek çok kilise bulunan Of'ta bir çok papaz yetiştirilirmiş. Görünen o ki manevi açıdan Of'ta hiç boşluk yaşanmamış. Trabzon'a araçla yaklaşık 45 dakika mesafede bulunan Of, mavi ile yeşilin arasında uzanmış, gürül gürül akan dereleriyle, Karadeniz'in tipik güzelliklerine sahip bir yerleşim yeri. Eskiden varolan fındık ağaçlarının yerini çay fideleri almış. Meyve ağaçlarının bolluğu dikkat çekiyor. Özellikle Doğu Karadeniz'e has 'karamiş' meyvesi, tadı ve dalındaki görüntüsüyle güzel bir ayrıntıyı teşkil ediyor. Merkez nüfusu 13 bin civarında. Çay kesim zamanlarında nüfus kalabalıklaşsa da, akşam sekizden sonra Of sokaklarında, deyim yerindeyse 'in cin top oynuyor'. Gecenin sessizliğine kemençenin kıvrak sesi ve hırçın Karadeniz'in sahile vuran dalgaları eşlik ediyor. Evlerde çocuklar 'kuzinanın' başında tarladan topladıkları süt mısırları, fındık dallarından yaptıkları sopalara geçirip, közde bir güzel pişirip, gündüz yaptıkları yaramazlıkların yorgunluğunu atıyorlar.


Sarıalioğlu hanedanlığı


Of Belediye Başkanlığı dile kolay tam 124 senedir Sarıalioğlu sülalesinde. İlk Belediye Reisi Sarıalizade Ömer Lütfü Bey 52 sene görev yapmış. Ondan sonra aynı sülaleden gelen sekiz belediye reisi toplam 68 yıl görev almışlar. Son belediye başkanı rahmetli Süleyman Sarıalioğlu idi. Süleyman Bey, 28 Haziran Pazar günü Of'ta yapılması planlanan yüksekokul binası için gittiği Ankara'da vefat etti. Süleyman Sarıalioğlu Of'ta görev başında vefat eden ikinci belediye başkanı. Süleyman Bey'in başkent Ankara'da siyasi çevresi oldukça genişti. Cenazesinde de Ankara çevresinden, siyasetten tanınmış pek çok ünlü sima vardı. Ölmeden önce son röportajını Aksiyon'la yapmıştı. Yaptıklarını, devam eden işleri ve projelerini anlatmıştı bize. Ne yazık ki ömrü vefa etmedi. İlçesi 'Of' gibi, herhangi bir siyasi partiden değildi, tamamen bağımsızdı Süleyman Bey. Bu durumun hikayesini şöyle anlatmıştı bize; "Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu ile, Of'da gerçekleşecek projelerin yeni hükümetin kurulması ile beraber iptalini görüşmeye gittim. Of'un bağımsız belediye başkanı olduğumu söyledim. Projelerin yeniden ihale edilmesi gerektiğini, yardımcı olmasını istedim. Bunun üzerine bakan iller bankasını aradı ve dedi ki; size hiç bir yere bağlı olmayan, bağımsız, direkt Allah'a bağlı olan; Of Belediye Başkanını gönderiyorum, yardımcı olun". Süleyman Bey sülalesinin bu zamana dek belediye başkanlığını sürdürmesini, dedesi Sarıalizade Ömer Ağa'dan gelen terbiye, adil yönetim ve geleneklere bağlılığın bugünlere dek bozulmadan sürdürülmesine bağlıyor: "Ruslar Of'u işgal ettiklerinde, kumandanları dedemden; 'Bize de belediye reisliği yapar mısın?' diye ricada bulundular. Askeri ihtilallerde bile belediye başkanı çok değiştirilmesi gerektiğinde yine sülaleden birini seçiyorlardı."


Sarıalioğlu sülalesinin nüfus olarak fazla olmaları da Of'taki ağırlıklarının önemli etkenlerinden biri.


TURİZİMDE, YATAK KAPASİTESİ YETERLİ DEĞİL
Trabzon’u, turizm yönüyle de ele almak gerekir. Trabzon çok güzel bir doğaya sahiptir. Burada adına yayla kent denilen bir yayla turizmi var. Bungalov tipi ahşaptan yapılmış evlerde insanlarımız konaklıyorlar. Çaykara ilçemizdeki Uzungöl, bence İsviçre’deki Alpleri geride bırakır. Doğa harikası diyebileceğimiz bu göl, yabancı turistler tarafından da ilgi odağı haline gelmiştir.

Trabzon’da turizm yatırımlarına biraz ağırlık vermemiz gerekiyor. Özellikle konaklama tesislerimiz yeterli değil. Gelecek olan yerli ve yabancı turistleri konuk edebileceğimiz 4-5 yıldızlı otellerimizin olmaması hem ilimiz hem, de Türkiye için bir kayıp. Yatak kapasitemiz yeterli değil. Ben buradan iş adamlarımıza, turizme yönelik yatırım yapmalarını öneriyorum. Valilik olarakda, Trabzon’da yatırım yapacak iş adamlarımıza kanunların izin verdiği ölçüde, elimizden gelen desteği vereceğiz.
kesin bilgi bulunmayan kulenin İmparatoriçe İrene (1340-1341) tarafından Trabzon aristokrasisinin toplantı yeri olarak yaptırıldığı söylenmektedir. Ayrıca Yıldız sarayı albümünde fotoğrafları bulunan yapının II.Abdülhamit tarafından, Fatih zamanından kalma bir yapının yerine yaptırıldığıda söylenmektedir.
25 metre yüksekliğinde iç içe yer alan kalın duvarlı iki dairevi kuleden oluşan binanın 1877 yılında cephanelik olarak kullanıldığı bilinmektedir. Trabzon'un Ruslar tarafından işgali sırasında (1916-1918) da cephanelik olarak kullanılan yapı, 1919 yılında bir patlama ile hasar görmüştür.
Günümüzde Trabzonlu bir iş adamı İbrahim Öztürk tarafından hazineden kiralanarak turizme hizmet vermek üzere onarılmaktadır.